Toygun ATİLLA
Deprem felaketini yaşayan Malatya’da konteyner evlerde yaşayan depremzedelerle sohbet ediyorum.
6 Şubat felaketinin yıldönümü…
Kimi anasını kimi babasını kimi evladını kimi komşusunu toprağın altında bırakmış.
Acılar yaşadıkça sürecek ama bir de yaşanacak bir ömür var.
Devam eden bir hayat…
Depremzedeler için yapılan o konteyner evlerin arasında dolaşıyorum.
Sırtında okul çantası önlüklü bir deprem çocuğu bir başına okuluna gitmek üzere yola çıkıyor.
Çamaşırhanenin başında toplanan kadınlar bir yandan sabah sohbetinde…
Bir deprem kadını ile konuşuyorum. İsmi bende gizli.
“Siz hiç bir kedinin miyavlamasını bir dost “merhabası” olarak hissettiniz mi? diye soruyor bana…
Büyük felakette ailesinden tam 225 canı toprağa vermiş.
Yıkım, felaket…
Kendisi iki çocuğu ve eşi ile birlikte enkazdan çıkmış.
Son 8 aydır Rönesans Holding’in Malatya’da yaptırdığı konteyner evlerde yaşıyorlar.
Öncesinde bir süre çadır eş dost akraba, Antalya’da oteller…
“Çok şükür” diyor. Her cümleye başlarken…
Konuşurken zaman zaman gözyaşları süzülüyor.
Kimi zaman boğazı acılarla düğümleniyor.
Yine de metanetli, güçlü, hayata bağlı.
Onunla konuşurken bir süredir psikolojik danışmanlık hizmeti aldığını öğreniyorum.
Konteyner evlerin bulunduğu alanda meğerse UNICEF’in koordinesi altında birlikte görev yapan TARDE (Travma ve Afet Ruh Sağlığı Çalışmaları Derneği) psikolojik danışmanlık hizmeti veriyor.
Onunla ilgilenen danışmanın ismi Canan…
O bizim Canımız diyor.
Hayata tutunduysam onun sayesinde diyor…
Tam biz konuşurken 10 yaşındaki kızı gülümseyerek yanımızdan geçiyor.
Küçük “cimcimem” diyor ona…
ASAM çalışanı öğretmenlerin ders verdiği, etüd yapılan konteynere giriyor.
Deprem çocukları günün belli saatlerinde günde 2 saatlerini burada ders yaparak geçiriyor.
ÇOCUKLAR İÇİN KÜÇÜK MERKEZLER
Onun yanından ayrılıp çamaşırhane başındaki depremzede kadınlarla sohbet ediyorum.
Neriman Doğan, Songül Yaman, Bedriye Özer…
Hepsinin tek dileği evlerinin yapılması ve sıcak bir yuvaya başlarını sokmak.
Konteyner evlerin arasında dolaşırken, satranç evi, küçük çocuklar için oyun evleri, kadınlar için danışma merkezleri ile karşılaşıyorum.
En önemlisi de otistik ve down sendromlu çocuklar için yapılan eğitim merkezi ile karşılaşıyorum.
O da konteyner…
Bu şekilde 56 çocuğumuzun olduğunu öğreniyorum. Onlar da kendilerine ayrılan konteynerde eğitmenleri ile birlikte.
KONTEYNER EV ONLARIN SARAYI
Bir konteyner eve misafir oluyorum.
Sema Kara…
O evin annesi.
Eşi gece vardiyasından çıkmış, uyuyor.
Konteyner 2 göz odalı.
Sabah akşam hep birlikte yaşadıkları küçücük o odada sohbet ediyoruz.
5 yaşındaki Zeynep Ece, 11 yaşındaki Mahmut Efe, 14 yaşındaki Elif Naz da yanımızda…
Yaşam alanları dar, hayat zor.
Yine de mutlular.
Bu küçücük alan onların “Sarayı”
O deprem çadırlarından sonra bu şartlara yine de şükrediyorlar.
ONLARIN ACISINI TÜRKİYE UNUTMAMALI
Bir başıma dolaşıyorum, konuşmaya devam ediyorum insanlarla…
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki,
Depremzedeleri, deprem yarasını, acısını Türk toplumu unutmamak zorunda…
Çünkü,
O insanların maddiyatın çok ötesinde böyle bir beklentisi var.
O acılar paylaşıldıkça iyileşecek.
DEPREM YÜZSÜZLERİ DE VAR ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYAN DA…
PD olarak aylarca Türkiye Tek Yürek kampanyasında söz verdikleri bağışları yapmayan “deprem yüzsüzlerini” yazdık.
Elini taşın altına koyan şirket, kurum ve kuruluşları da örnek olarak gösterdik.
Rönesans Holding de Malatya’da elini taşın altına koyan firmalardan biri.
Şirketin sahibi Erman Ilıcak da bir Malatyalı.
Hemşehrilerine yaptırdığı konteyner evlerle sahip çıkmış.
Devasa bir mahalle kurmuş.
Barınma ihtiyaçlarını karşılamalarının dışında beni en çok etkileyen bu konteyner yaşam alanlarında sosyal alanların olması.
Özellikle kadın, çocuk ve özürlüler için yaşam alanları yaratılıp, onları dinleyen, izleyen ve yaralarına merhem olmaya çalışan UNICEF koordinesindeki sivil toplum ve kamu kurumlarından görevlilerin bulunması.
Depremzedeler bir başlarına, yalnız bırakılmamış.
6 AYDIR KARATE DERSİ VERİYOR
Söylemeden geçemeyeceğim.
Küçücük konteynerde karate dersi veren onları eğitmek canını dişine katan Muhammed Kemal Gülşen’e ne demeli…
Türkiye Karate Federasyonu’nda ve milli takımda antrenör.
6 aydır deprem çocuklarına karate dersi veriyor.
3 konteynerin birleştirilerek spor salonuna getirildiği alanda.
5 ve 15 yaşları arasında 20 lisanslı depremzede öğrencisi var.
O salondan iki tane de şampiyon çıkarmış. Kendi evlatları Melike ve Kerem Gülşen.
Gözlemlerim o ki Muhammed Kemal Gülşen’in o konteynerdan daha çok şampiyonlar çıkaracağı.
DEVLETİN ÇABASI GÖRMEZDEN GELİNEMEZ
Deprem bölgesinde herşeye rağmen devletin ve hükümetin çabasını da görmezden gelmemek gerektiğini düşünenlerdenim.
Tüm olumsuzluklara rağmen herkes elini taşın altına sokmuş. En azından sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasının deprem bölgelerinde olması sağlanmış, koordine edilmiş.
Ancak
Malatya’da deprem konutlarının bir an önce depremzedelere teslim edilmesi elzem…
Bu konuda ise maalesef özellikle Malatya özelinde bir eksiklik bulunduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Evlerine kavuşan insan sayısı diğer illere nazaran az.
Ve hali hazırda yapımı devam eden konutların bir an önce bitirilmesi ve depremzedelerin sıcak yuvalarına kavuşması zorunluluk.
Ondan sonra mı?
Yaraların sarılması daha kolay olacak.
patronlardunyasi.com